Zanaat ve Sürdürülebilirliğe Dair

Kemeraltı… Ticaretin, tarihin izleri ile süregeldiği mekan… İçerdiği tarihsen ve ekonomik zenginlik gerçeketen inanılmaz düzeyde. Balıkçılar Meydanı Restorasyon alanındaydım. Böylesi bir yeniden yapılanmış bölgenin ticaret erbabı ve ziyaretçiler için nasıl bir deneyim içermesi gerektiğine dair çalışmaktaydım. Deneyim tasarımı başka bir konudur bir başka yazıda yazılmalı diyerek konunun zanaat ve yenilik kavramlarına dokunan yönüne geçmek isterim.
Gidenleriniz bilir; Balıkçılar Meydanı’nda arka sağ köşede ( İzmir’de yönünü denize dönmek “ön”yada “aşağı”, denizi arkana almak “arka”yada “yukarı” anlamına geliyor ) Coşkun Usta’nın sepet atölyesi vardır. Karşılıklı iki dükkanda yıllardır sepet örer sazlardan. Hemen yanındaki çayhaneden çayımı söyleyip oturduğumda dükkanın içerdiği zenginlik beni çay kadar mutlu eder. Eski İzmir’liler bilir bayılırdık biz balkondan sepet sallamaya bakkal amcaya. Bugünse bakkal amca kazanıyor mu bir kaç kuruş diye düşünmeden AVM’lerden büyük marketlerden alış veriş yapar olduk… Neyse bu da başka bir yazı konusu…
Coşkun Usta’dan alış verişimi yaparken sormadan duramadım:
-“Abi kaç yıl oldu burada?”
-“Saymayı bıraktım, oldu epey “dedi.
-Açtığın günden beri sepet mi örersin? “
“E başka ne yapayım kızım, öyle tabii”
Dilerseniz şimdi yukarıdaki cümlelere dair bir analiz yapalım;
Coşkun Usta artık saymadığı kadar uzun zamandır aynı zanaatın erbabıdır. Kemeraltı’nın bir zenginliğidir. Başka bir iş düşünmez çünkü “usta” olmak bir zanaatın erbabı olmak eskinin kültürünün önemli bir değeridir. Sepet örme eyleminin Coşkun Usta için bir başka alternatifi yoktur.
Bir diğer noktayı da hemen belirtmem gerekir ki bir çırağı da yoktur Coşkun Usta’nın. Bu tespit konuya farklı bir boyut katmakta… Coşkun Usta’ya birşey olursa o zanaat, o dükkan ne olacaktır? Mekanları birer kültürel ve ekonomik değer olarak değil rant aracı olarak gören yaklaşım için o dükkan, yok paraya alınacak bir zincir mağazanın sayısız şubelerinden biri haline getirilecektir. Kültür ekonomileri açısından bu rant odaklı yaklaşım bir kültürel imhadır.
Bir İtalyan kasabasında Coşkun Usta yine sepet örüyor olsaydı ne olurdu bir bakalım isterseniz; Coşkun Usta’nın dükkanının geleneksel dokusu korunurdu. O kadar da değil, Coşkun Usta mesleğini yapamaz yada vefat eder ise yaptığı meslek gereği dükkanı ailesine, ailesinde bu mesleği sürdürebilecek biri var ise ücretsiz olarak devrolurdu. Peki ailede o zanaat ile uğraşan biri yoksa? O zaman dükkan sepet örme zanaatını bilen bir diğer ustaya satılabilirdi sadece. Şimdi bu İtalyan senaryosunda korunan nedir birlikte bakalım:
· Mekan ve zanaat kültürü bağı,
· Aile mesleği/ustalığı geleneğinin korunması,
· Usta/çırak ilişkisine yatırım,
· Zanaatın; bulunduğu destinasyonun bir kültür öğesi olarak kabul edilmesi, korunması, envantere dahil edilmesi
· Aile işletmelerinde genç kuşakların ata mesleğini sahiplenmesine katkı,
Etkileyici değil mi? Böylesi bir sahiplenme sadece zanaatkar için değil, nesiller boyu o zanaatın devamını sağlayabilecek bir aile geleneğinin de yaşatılmasına katkı sunmaktadır. Peki;
· Zanaat=mekan+insan+kültür+gelenek+ticaret ise,
· Coşkun Usta’nın bir oğlu ve hatta bir çırağı yok ise,
Bir zanaatın sürdürülebilirliğini sağlamak nasıl mümkün olacaktır?
(Devamı Çok Yakında)