Zombi İnovasyonu
Beni heyecanlandıran öyle çok yeni teknoloji haberi görüyorum ki; gündelik hayatımızı nasıl kolaylaştıracaklarını merkala izliyorum çoğu zaman. Ve sanki Hansel & Gratel beni kandırm da ekmek kırıklarını çıkmaz yollara serpmiş gibi bir üzüntü ile sonuçlanıyor bekleyişim genellikle.
Aslında eğitim sistemi kadar suçlu bir başka şey de kültürümüz. Çünkü iş yapış stillerimizi belirleyen en kesin unsurlardan biri kültür. Yaşadığın coğrafya kaderii belirler yaklaşımına doğru kaymak istemiyorum bu analizde… Bu pek de kolay değil…
Think Tank kuruluşlarına ve yayınlarına ilgim 1998 yılı, Londra’sına dayanır. Bir olasılığın kaç yeni olasılığı içerdiğini analiz etmenin işim olmasını istemeye başladığım zamanlardı. Türkçede tam karşılığını bulamayan bu konuya ben hala ısrarla “uzgörü” demeyi tercih ediyorum. 1800'lü yıllardan beri dünyada uzgörü alanı çalışmaları var. Siyasal olasılıklar ekonomik olasılıklar, soso-ekonomik olasılıklar, senaryolar ve daha neler neler… En ilginci ise “zombi” kavramı etrafında şekillenen senaryolardı diyebilirim.
Zombi kavramının kültürün bir parçası olması için Holywood tam bir sürdürülebilirlik başarı örneği sergilemekte. Batı kültürünün bu konuya olan ilgisini COVID-19 süreci toplumsal değişim senaryoları açısından ele almak mümkün. Tabii bu başka bir yazının konusu… Peki neden bu kavramı inovasyon kavramı ile birlikte ele almayı tercih ediyorum?
Aslında hiçbir şekilde prim vermememiz gereken ‘ölü’ fikirlerin gündelik hayatımızın gerçeklerini yönlendirmesine neden ve nasıl izin verebiliriz? Bu soruyu sormama neden olan şey John Quiggin, siyaset bilimi çalıştığım yıllarda gerçekten Adam Smith’in ‘ekonomi etiği’ çalışmalarını incelemek kadar keyifliydi. İşin özü şu ki inovasyon ve girişimcilik adına harcanan emek ve finansal kaynakların:
*Gerçek bir stratejik ürünler odağının olmaması,
*Gündelik hayatın kaosunu daha katlanılır kılmaktan uzak ve
*Birbirini tekrarlamakta sakınca görmeyen dokuları, aramızda dolaşan birçok ‘ölü’ fikrin varlığına işaret ediyor. İşin özü de dönüp dolaşıp ‘yaratıcılık’ kavramına geliyor tabii ki… Bir yenilikçi teknolojinin yaratıcılıktan yoksun kalması yeniliğin yaşam eğrisinin oldukça kısa olmasına katkı sunar. Geliştirilmekte olan teknolojilerin yaratıcılıktan yoksun kullanım alanlarında hapsedilmesi sürecini ‘zombi inovasyonu’ olarak tanımlıyorum. Bu kavram üzerine daha çok konuşacağız kanımca. Çünkü önümüzde iki olasılık var. Ya Anita Campbell’in dediği gibi “…ölü fikirlerden yepyeni olası yenilikler üretmeye…” odaklanacağız ya da üretilen yeniliklerin stratejik dokusunu güçlendirecek yaratıcı unsurların inşasına emek harcayacağız…
Yoksa her ikisi birden mi? :)
Güç ve bilim sizinle olsun.